Rekabet Kurulu Kararları Işığında Birleşme ve Devralmalar
I. GİRİŞ
Günümüzde herkesin serbest işleyen bir rekabet ortamında çalışma ve bu yönde hukuki işlemler gerçekleştirebilme özgürlüğü vardır. Nitekim ülkemiz ekonomi anlayışı Anayasa’nın 48’inci maddesinde temellendirilmiş serbest rekabet düzenine dayanmaktadır.[1] Diğer yandan serbest rekabet düzeninin oluşturulması ve bu düzenin sürdürülebilir bir hal alması için mal ve hizmet piyasalarında kartelleşme ve tekelleşmenin önüne geçilmesi önem arz etmektedir. Şüphesiz, piyasalarda rekabet düzenini bozucu şekilde meydana gelebilecek oluşumlar vasıtasıyla rekabet kurallarının koruması altında olan tüketicilerin refahı zarar görebilecektir. [2] Bu kapsamda Türk hukuku sisteminde etkin rekabet ortamının sağlanabilmesi adına üç temel araç öngörülmüştür. Bu noktada rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaların önlenmesi, hâkim teşebbüslerin hakimiyetlerini kötüye kullanmalarının önlenmesi ve birleşme ve devralma işlemlerinin Rekabet Kurul’u (“Kurul”) tarafından kontrolünün sağlanması bu üç nihai aracı oluşturmaktadır.
İlgili çalışma kapsamında bu araçlardan birleşme ve devralma işlemlerinin Kurul nazarında denetlenmesi irdelenecektir. Çalışmanın amacı; öncelikle rekabet hukuku çerçevesinde birleşme devralmaların mahiyeti hakkında genel bir kanaat oluşturmak, sonrasında yazının asıl konusunu teşkil eden Fiat Chrysler Automobiles N.V. (“FCA”) ve Peugeot S.A.’nın, FCA bünyesine katılmasını içeren birleşme işlemine izin verilmesi talepli Kurul kararını [3] tahlil etmektir. Karar tahlili kapsamında öncelikle somut uyuşmazlık özetlenecek, sonrasında birleşme süreci için öne sürülen taahhütler ele alınıp nihai bir değerlendirme yapılacaktır.
II. REKABET HUKUKU ÇERÇEVESİNDE BİRLEŞME VE DEVRALMALAR
Birleşme ve devralmalar dinamik ekonominin yapıtaşlarından bir tanesidir. Kartelleşmenin önüne geçmek ve küçük girişimcileri korumak ve büyük teşebbüsler arasında güç dengesini koruyabilmek amacıyla 1890 yılında Amerika’da Sherman Yasası hazırlanmış ve ilgili yasa zamanla Kıta Avrupası hukuk sistemini de etkilemiştir.[4] Özellikle son yıllarda meydana gelen küreselleşme ve küresel rekabet olgusu, teşebbüsleri bu çetin rekabete dayanabilmeleri için bir araya gelmeye zorlamaktadır. Bu kapsamda pek çok sektörde son yıllarda şirket evlenmelerinin, birleşme-devralmaların gündeme geldiği görülmektedir. Bir teşebbüsün mallarını, borçlarını veya haklarının tamamı veya bir kısmı üzerinde mülkiyet ya da yararlanma/kullanma haklarının devrini sağlayan her çeşit faaliyet birleşme veya devralma olarak kabul edilmektedir.[5] 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (“Rekabet Kanunu”) ve ilgili sair mevzuat kapsamında birleşme ve devralmaların bir denetime tabi tutulmasının temelinde piyasalardaki merkezi yoğunlaşmaları denetim altına almak amacı yatmaktadır.[6] Birleşme ve devralmaların Kurul tarafından denetlenmesi etkin rekabetin önemli ölçüde azalmasının önlenmesine özgülenmiş üç sacayağından bir tanesidir. Bu noktada Kurul’un denetimi, teşebbüsler arasındaki güç dengesinin sağlanması aracılığıyla rekabetin korunmasını sağlamaktadır. Nitekim Rekabet Kanunu 7’nci maddesi aracılığıyla teşebbüslerin; hâkim durum yaratmaya veya bu hâkim durumu güçlendirmeye yönelik olarak rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak nitelikteki birleşmeleri ve aynı zamanda diğer teşebbüsler üzerindeki kontrolü devralmaları yasaklanmıştır.[7]
Kontrolde kalıcı değişiklik meydana getirecek olan birleşme devralmalar Kurul’un iznine tabi olacaktır. Rekabet Kanunu kapsamında denetime tabi olarak ele alınacak birleşme ve devralmanın tespitinde esas unsur teşebbüsün kontrolünde meydana gelecek kalıcı değişikliktir. Kontrolde kalıcı değişiklik sağlanıp sağlanmadığının tespitini Kurul yapacaktır. Zira birleşme veya devralma kapsamında teşebbüsler olduklarından büyük boyutlara ulaşarak, kendilerinden küçük teşebbüslerin pazarda kalmalarını veya yeni aktörlerin pazara girmelerini engelleyebilmektedirler.[8] Bu yüzden birleşme ve devralmaların önce bir izne tabi olması öngörülmüştür. Bu bağlamda 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ (“Tebliğ”) hangi birleşme ve devralmalarda Kurul’dan izin alınması gerektiğine dair şartları ve süreci düzenlemiştir. Tebliğ’in beşinci maddesinde kontrolde kalıcı değişiklik meydana getirecek haller, yedinci maddede ise izne tabi olacak birleşme devralmalar ifade edilmiştir.
Fakat belirtilsin ki; işbu birleşme ve devralmada ciro eşikleri aşılmıyor olsa bile, etkin rekabeti ortadan kaldırıcı bir birleşme devralmanın varlığı saptanmışsa pekâlâ Kurul bu konuda müdahalede bulunma yetkisine sahiptir. Bu yüzden ciro sınırı ile beraber, durumun etkin rekabete etkisi kümülatif olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer yandan ilgili Tebliğ’in 14’üncü maddesi gereğince teşebbüsler ortaya çıkabilecek rekabet sorunlarını gidermek maksadıyla birleşme ve devralmaya ilişkin taahhütler verebileceklerdir. Kurul bu durumda, teşebbüslerden etkin rekabeti ortadan kaldırmayacak şekil ve esaslarla belli dönemlerde taahhütlerde (yazılı) zikredilen hususların uygulanacağına dair eksiksiz bir bildirim alırsa teşebbüsler izin alabileceklerdir. Bu noktada rekabetin önemli ölçüde azalıp azalmadığını, kontrolde kalıcı değişikliğin meydana gelip gelmediğini değerlendirirken Kurul, ilgili pazarlarda birleşme öncesinde gözlemlenen ve birleşme sonrası oluşacağı tahmin edilen rekabet koşullarını kıyaslamakta, sektör temsilcilerinden bilgi alarak detaylı bir inceleme yapmaktadır. Sonuç olarak birleşme ve devralma süreçleri hem tüketiciye hem de piyasaya olan etkileri ile sıkı bir denetime tabidir. Pek tabii, bu denetimin kökeninde rekabetin korunması yatmakta olup Kurul’un kapsamlı incelemesi gerekli görülmektedir. Bunların ışığında uygulamada önemli bir örnek mahiyetinde olan FCA ve Peugeot S.A.’nın, FCA bünyesinde birleşme işlemine izin verilmesi talebinden ibaret olan Kurul kararı incelenecektir.
III. KARAR TAHLİLİ
Çalışmanın ana konusunu oluşturan karar, bir birleşme işleminin iznine ilişkindir. İlgili karar yukarıda açıklanmış prensipler ışığında konu ve şirketlerin sağlamış olduğu taahhütler kapsamında incelenecek, aynı zamanda Kurul’un nihai kararı değerlendirilecektir.
A. Uyuşmazlığın Konusu
Somut uyuşmazlık kısaca Peugeot S.A.’nın FCA bünyesine katılmasının rekabeti engelleyip engellemeyeceğini incelemektedir. Otomotiv sektöründe teşebbüslerin rolü dikkate alındığında ilgili kararda pazar karşılaştırılmasının yapılabilmesi için pek çok veri istendiği görülmektedir. Sözü edilen birleşmenin gerçekleşebilmesi için Kurul’un izni talep edilmekte ve Kurul da ilgili birleşmenin Tebliğ kapsamında olup olmadığını değerlendirmektedir. Kurul, öncelikle teşebbüs birliklerinden bilgi talebinde bulunmuştur. Edindiği bilgiler kapsamında piyasa ve pazar karşılaştırmasını doğru şekilde yapabilecektir. Bunların ışığında “Raportör Görüşü” önem arz etmektedir. Tebliğ’in 5’inci maddesi kapsamında bir devralma olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer yandan ciro eşiklerini de aştığı için Kurul iznine tabi olduğu da saptanmıştır. Aynı zamanda 3,5–6 ton arasında olan hafif ticari araçların üretimi ve satışı pazarında Rekabet Kanunu 7’nci maddesi çerçevesinde etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunun doğmayacağına karar verilmiştir. Buna karşın, karara konu önem arz eden husus brüt ağırlığı 3,5 tona kadar olan hafif ticari araçlardır. Bu noktada;
“Öte yandan, planlanan işlem neticesinde brüt ağırlığı 3,5 tona kadar olan hafif ticari araçların üretimi ve satışı pazarında koordinasyon doğurucu etkiler vasıtasıyla etkin rekabetin önemli ölçüde azalmasının söz konusu olabileceği,” biçiminde bir olasılığın varlığı üzerinde durulmuş ve bu husus tartışılmıştır.
Kurul, şirketlerin ne kadar araç sattığını, toplam pazar paylarının ne olduğunu öğrenerek değerlendirme yapmıştır. Devir işlemine izin verilse de 3,5 tona kadar olan araçlarda koordinasyon doğurucu etkilerin yaratılabileceğinden bahisle, daha doğrusu teşebbüsün bunun için faaliyette bulunduğu sırada satış, pazarlama ve tanıtım için koordinasyon yapmasının gerekliliği söz konusu olacağından bir tereddüt yaşanmıştır. Sözü edilen koordinasyon doğurucu etkiler, birleşme sonucu ortaya çıkan pazar koşullarında teşebbüslerin tüketici aleyhine birlikte hareket edebilmesi olarak tanımlanmaktadır.[9]Teşebbüslerin birleşmesi sonucunda bir hâkim durum meydana gelmese bile sahip olacakları pazar gücü sayesinde pazarda koordinasyonları kolaylaşabilecektir. Somut olayda da 3,5 tona kadar olan araçlarda pazara etkileri dikkate alındığında Kurul bir ihlalin meydana gelebileceğini saptamıştır. İşte bu tereddüt etkin rekabeti ortadan kaldırabilecek mahiyete sahip olabileceğinden bahisle kararda kapsamlı bir değerlendirme yapılmıştır. Bununla birlikte taraflardan FCA ve Koç Holding belli taahhütler sunarak önemli bir adım atmıştır.
B. Taahhütler ve Taahhütlerin Etkisi
Gerçekten de ilgili taahhütlerin varlığı Kurul’a devralma işlemini gerçekleştirecek şirketlerin rekabeti koruyucu önlemler aldığını işaret ederek taleplerinde samimi bir anlayış sergilediklerini göstermektedir. Nitekim rekabet hukukunda en önemli konu rekabete hassas bilgilerin paylaşımı olduğundan ve bu bilgilerin paylaşımının yazılı, sözlü, mail yolu, kâğıda alınan bir not, hatta bir whatsapp mesajı ile mümkün olabileceği göz önüne alındığında ilgili taahhütlerin verilmesinde gereklilik vardır. Birleşen teşebbüsler bu durumda Kurul’un rekabet endişelerini giderecek mahiyette değişiklikler yapmalıdırlar. Kurul, teşebbüslerin sunduğu taahhütleri inceleyip taahhütlerin rekabet sorununu giderip gidermediğine karar verecektir. Bu yüzden işbu uyuşmazlıkta teşebbüsler; Kurul’a sunacakları taahhütlerin rekabet sorununu giderdiği yönünde karar almak için belli faaliyetlerde bulunacaklarına dair yapacaklarını sıralamışlardır.
İlgili taahhütler ele alınacak olursa; FCA ve Koç Holding benzer taahhütlerde bulunmuştur. TOFAŞ üzerinde FCA’nın ve Koç Holding’in hissedar olduğu düşünülecek olursa FCA’nın taraf olduğu ilgili birleşme sürecine ilişkin taahhütlerin TOFAŞ ve Koç Holding’e yansıyan sonuçlarının öngörülmesi doğaldır. Bu yüzden FCA, TOFAŞ Yönetim Kurulu üyeleri ve aynı zamanda TOFAŞ personeline uygulanacak politikaları özel olarak belirtmiştir. İlgili bildirimde dikkat çeken husus “rekabet açısından hassas bilgiler de dahil olmak üzere görevleri gereği elde edebilecekleri her türlü gizli bilgiyi gizli tutmasına ve sadece görevlerinin ifasına ilişkin olarak kullanılmasına yönelik bir gizlilik politikasının” oluşturulacağını taahhüttür. Bu noktada başta FORD olmak üzere rakip teşebbüsler ile rekabet açısından hassas bilgilerin paylaşılmayacağı zikredilmektedir. Bununla birlikte hem Yönetim Kurulu üyeleri hem de personeller için rekabet hukuku eğitimlerinin verilmesine ve bu eğitimlere katılınmasına ilişkin bir yükümlülük getirilmesi önem taşımaktadır. Çünkü teşebbüsler her ne kadar usulüne uygun olarak önlemler alsa da çalışanlarına ve Yönetim Kurulu üyelerine rekabete hassas bilgilerin mahiyeti hakkında doğru bilgi veremezlerse alınacak önlemlerin hiçbir anlamı kalmayacaktır. Bu noktada çalışanların da bilinçlendirilerek piramidin zemininden en tepesine kadar rekabetin korunması saiki güdülmektedir. Gerçekten de alınan bu önlemler rekabetin korunacağına ilişkin kuvvetli göstergelerdir. Diğer yandan burada aktarılanlar dışında Koç Holding ile olan ortaklık vesilesiyle ek bir spesifik gizlilik sözleşmesi ile her türlü gizli bilginin korunmasına dair taahhütte bulunulmuştur. Hem çalışanlar hem de Yönetim Kurulu üyeleri için getirilen özel gizlilik politikalarının yanında ek bir gizlilik sözleşmesinin taahhüt edilmesi TOFAŞ, FCA ve Koç Holding üçgeninde herhangi bir olası sorun yaşanmaması adına önemli bir adımdır. Bu durumda anlaşılabilmektedir ki FCA rekabete hassas bilgilerin paylaşılmasını önleme adına açık kapı bırakmak istememektedir.
Koç Holding de benzer taahhütlerin yanında özel olarak hem TOFAŞ’ın hem de FORD’un Yönetim Kurulu üyesi olan İ. Ç.’nin birleşmeye izin verilmesinden itibaren 30 gün içinde bu kurullardan birinde üyeliğinin sonlandırılacağını taahhüt etmiştir. Tereddüte mahal vermemek adına da TOFAŞ’ın Yönetim Kurulu üyesi olan herhangi bir kişinin FORD’un Yönetim Kuruluna, FORD’un Yönetim Kurulu üyesi olan herhangi bir kişiyi de TOFAŞ’ın yönetim kuruluna atanmayacağı noktasında bir madde eklemiştir. Görüldüğü üzere Koç Holding de FCA da rekabeti engelleyici koordinasyonun meydana gelmesini engelleyici önlemleri alacağına dair taahhütleri Kurul’un dikkatine sunarak bu süreci kendi lehlerine çevirmeye çalışmaktadır. Bu noktada Kurul’un koordinasyona ve taahhütlerin dengesine ilişkin yapacağı değerlendirme ile nihai sonuca ulaşmak mümkün olacaktır.
C. Değerlendirme
Kurul, ilgili taahhütleri ve pazar paylarına ilişkin verileri değerlendirirken; özellikle temel olarak bir yoğunlaşma işlemine taahhütler çerçevesinde koşullu olarak izin verilebilmesi için, taahhütlerin işleme ilişkin rekabetçi endişeleri tamamen giderecek nitelikte olması gerektiğini aradığını kararda pek çok kez vurgulamış olup Koç Holding ve FCA’nın taahhütlerini de bu şekilde değerlendirmiştir. İlk olarak Koç Holding’in ilgili pazarda FORD’un ve TOFAŞ’ın ortak kontrolünü haiz olması sebebiyle bir ortak üçüncü taraf olması irdelenmektedir. Doğal olarak FCA ile birlikte TOFAŞ’ın bir hissedarı olan Koç Holding aynı zamanda FORD’un da hissedarı olduğu için burada bir şüphe duyulması muhtemeldir. Diğer yandan İ. Ç.’nin hem TOFAŞ hem de FORD bünyesinde bulunmasının birbirine bağlı bir yapısal bağın oluşmasına yol açarak stratejik ticari bilgilerin aktarımına olanak sağlayacağından bahisle koordinasyonu sürdürme imkanını artırdığı ele alınmıştır. Koç Holding’in İ. Ç. için verdiği taahhüt ve kimsenin iki Yönetim Kurulu’nda yer alamayacağına ilişkin diğer taahhüdü ilk çekinceyi bertaraf etme saiki taşımaktadır. Bununla birlikte Kurul, asıl olarak bu taahhütler ile tam olarak FCA ile FORD arasındaki yapısal bağlantıya ilişkin tereddütlerin ortadan kalkmadığını belirtmiştir. Bu noktada ikinci taahhüt olan güvenlik duvarı (firewall) tedbirlerinin alınması tartışılmıştır. İşbu tedbirler rekabete hassas bilgilerin teşebbüs içerisinde dağıtılmasının engellenmesi için kullanılmaktadır. İşte FCA da tam olarak buna uygun bir şekilde TOFAŞ çalışanları ve Yönetim Kurulu üyeleri için özel gizlilik politikaları taahhüt ederek ve Koç Holding de özel bir gizlilik sözleşmesinin imzalanacağını taahhüt ederek tereddütü azaltmıştır. Buna ilişkin olarak Kurul;
“FCA ve Koç Holding tarafından sunulan bu taahhütlerle rakipler arasında rekabete hassas bilgilerin paylaşılmasının önüne geçilmesinin hedeflendiği ve bu amaçla özel bir gizlilik sözleşmesi imzalanacağı ve çalışanların konu hakkında bilincinin artması için rekabet hukuku eğitimlerinin verileceği anlaşılmaktadır. Söz konusu güvenlik duvarı ve gizlilik sözleşmeleri taahhüdü ile ortak bir üçüncü hissedar nedeniyle oluşabilecek rekabete hassas bilgi paylaşımı riski de aşılabilecektir. Ayrıca gizlilik politikası kapsamında başta üretim kapasitesi, maliyet, fiyat ve marjlar olmak üzere rekebate hassas nitelikte olarak tanımlanan bilgilerin de taraflar arasındaki olası görülen koordinasyon riskini bertaraf edebileceği değerlendirilmektedir.” biçiminde bir karara varmıştır.
Aynı zamanda Kurul, taahhütlerin süresinin kısa tutulmasından hareketle gelecekte koordinasyon riskinin oluşmayacağına kanaat getirmiştir. Bunların ışığında Kurul, sunulan taahhütlerin yapısal bağlar nedeniyle oluşan riskleri ortadan kaldırmak bakımından yeterli olduğu, işlemden kaynaklanabilecek rekabete hassas bilgi paylaşımı yoluyla ortaya çıkabilecek koordinasyon doğurucu risklere yönelik endişelerin giderileceğine karar vermiştir. Kurul, ilgili işleme onay vermiştir.
Somut durumda gerçekten de her bir taahhüt bağımsız olarak tamamıyla koordinasyon riskini kaldırabilecek nitelikte olmasa da hepsi bir araya geldiğinde rekabete hassas bilgilerin korunmasında etkili olabileceklerdir. Örneğin İ. Ç.’nin iki Yönetim Kurulu’nda da var olmasının engellenmesine yönelik taahhüt pek tabii rekabetin önlenmesine yönelik samimi bir adımdır. Buna karşın ek gizlilik sözleşmesi ve personele özel rekabet hukuku eğitimi verilmesi taahhütleri ile bir arada olmadan bu taahhüt amacını yerine getiremeyecekti. Bu yüzden Kurul’un yapmış olduğu aşamalı değerlendirme rekabet hukukunun genel ilkelerine ve pratik yansımalara uygun bir tablo çizer niteliktedir. Diğer yandan özellikle 30 günlük taahhütlerin yerine getirilmesi süresinin üzerinde durulması da önem arz etmektedir. Zira bu taahhüdün yerine getirilmesi söz gelimi 3 yıl için gündeme gelse idi, bu süreç kapsamında belki de koordinasyon riskini bertaraf edemeyecek, hatta rekabete hassas bilgilerin paylaşılabileceği bir ortam bile sağlayabilecekti. Ek olarak, üç şirketin birbirleri ile olan ilişkileri ele alındığında doğal olarak stratejik bir bağın oluşabilmesi olasılığı gündeme gelebilecektir. Bu noktada gizlilik sözleşmesinin yanında rekabet hukuku eğitimi ve ek gizlilik politikasının detaylı şekilde biçimlendirilmesi rekabete hassas bilgilerin paylaşımı riskini de bertaraf edecektir.
Nitekim Kurul’un Anadolu/Migros [10] kararında da Anadolu Endüstri Holding A.Ş.’nin (“AEH”) Migros Ticaret A.Ş.’yi devralmasında taahhütler kapsamında bir izin söz konusu olmuştur. Önerilen taahhütler bira kategorisi özelinde, Efes’in tüm rakiplerine ticari bakımdan objektif davranılması, raf paylarının, ürün çeşitliliğinin devam etmesi ve Efes’in ticari ilişkilerinde AEH’nin bir rolü olmaması yönündedir [11]. İlgili kararda da bira kategorisi özelinde rekabete hassas verilerin aktarılabileceği şüphesi ile bir yaklaşım sergilense de detaylı bir taahhütler zinciri ile Kurul devralmaya izin vermiştir. Yine benzer biçimde Kurul’un Mey İçki [12] kararında da taraflar çeşitli taahhütler teklif etmiş olup burada da denetleyici uzmanı ve elden çıkarma süreleri gibi kavramlara yer verilmiştir. Genel hatları ile son Tebliğ ve kararlar ışığında AB hukuku uygulamalarına yaklaşıldığı söylenebilecektir. Rekabet Kurulu somut durumlar çerçevesinde sunulan taahhüt paketinin bu paket öncesi duruma ilişkin olarak ulaşılan rekabetçi endişeleri gidermek için yeterli olduğu kanaatine varmış ise ilgili taahhütler çerçevesinde bir izin verebilecektir [13].
Nihayet, birleşen şirketlerin ve ilgili teşebbüslerin taahhütler noktasında verdikleri tavizler asıl olarak normal şartlar altında rekabet açısından hassas bilgilerin iletilmesine yol açabilecek, stratejik koordinasyon ile etkin rekabeti önemli ölçüde azaltacak bir durumu tersine çevirerek Kurul’un bu durumu uygun görmesine imkân sağlamıştır. Süre, ortak yöneticiler, gizlilik ve eğitim noktasında Kurul’un saptamalarına katılmak gerekir. Somut olayda 3,5 tona kadar olan hafif nitelikte araçların etkin rekabeti azaltma olasılığının taahhütlerle bertaraf edilmiş olduğu sonucuna varmak gerekecektir.
IV. SONUÇ
İlgili karar varılan sonuçlar kapsamında değerli bilgiler barındırmaktadır. Öyle ki; Koç Holding ve FCA tarafından sağlanan taahhütler bir zırh mahiyetinde olup devralan şirketin boynuna dayanmış Demokles’in kılıcının yıkıcı etkilerini bertaraf etmiştir. Bu noktada unutulmaması gereken, etkin bir birleşme veya devralma sürecinin gerçekleştirilebilmesi için şirketlerin her duruma hazırlıklı olarak önceden belli taahhüt planları hazırlamasıdır. İşte bu taahhütler ile etkin rekabetin ortadan kalkmayacağı kanaati oluşuyorsa ilgili devralma işlemi gerçekleşebilecektir. Birleşmelerin kontrolü ile pazarda olumsuz etkilerin engellenmesini amaçlayan bu mekanizma rekabet endişesini ortadan kaldıran taahhütler ile işlerlik kazanabilmektedir. Bu noktada tahlil edilen karardaki gibi Kurul’un detaylı bir inceleme yapması elzemdir. Küresel ekonominin her geçen gün geliştiği serbest ekonomi piyasasında, birleşme sonrasında taahhütlerde yer alan aktörler ile görüşülüp taahhütlerin beklenen etkiyi yaratıp yaratmadığının ortaya konulması bu cihetle verilen kararın doğruluğu hakkında tatmin edici bir sonuç verebilecektir.
[1] Ertürk S.U., Birleşme ve Devralmaların Rekabet Hukuku Yönü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Özel Hukuk Ana Bilim Dalı, Ankara 2019, s.2
[2] Rekabet Hukukunun Esasları, www.rekabet.gov.tr
[3] 30.12.2020 Tarih, 20–57/794–354 sayılı Karar
[4] Baltacı Çağlar S., Rekabet Hukukunda Birleşme ve Devralmalara Koşullu İzin, Yüksek Lisans Tezi, Yaşar Üniversitesi Özel Hukuk Ana Bilim Dalı, İzmir, 2016, s.3
[5] Erdem H. E., Türk ve AT Rekabet Hukukunda Birleşme ve Devralmalar, Beta Yayınları, İstanbul, 2003, s. 29
[6] Bedük K., “Türk Rekabet Hukuku Kapsamında Birleşme ve Devralmaların Denetlenmesi”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90 Sayı:5, 2016 s.259
[7] Cıvaş İ., “Birleşme ve Devralmaların Rekabet Hukuku Açısından Değerlendirilmesi”, Gümrük & Ticaret Dergisi, Sayı: 2, 2013, s.29
[8] Türk Rekabet Hukukunda Birleşme veya Devralmaların Rekabet Kurumu’na Bildirilmesi Yükümlülüğü, www.inal-law.com
[9] Özkan D., Birleşme ve Devralmaların Kontrolünde Taahhüt Mekanizması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul, 2019, s.34
[10] 09.07.2015 Tarih, 15–29/420–117 sayılı Karar
[11] Esin Toprak F., “Anadolu Endüstri Holding — Migros Kararı Işığında, Türk Rekabet Hukukunda Taahhüt Sistemi Uygulaması Üzerine Değerlendirmeler”, Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, 2016/1, s.73
[12] 17.08.2011 Tarih, 11–45/1043–356 sayılı Karar
[13] Duman M., Gürkaynak G., İnanılır Ö., Yıldız C., “2010/4 Sayılı Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ Uygulaması ile Birleşme Devralmaların Kontrolü Rejiminde Meydana Gelen Yapısal Değişiklikler: Etki Değerlendirmesi”, Rekabet Dergisi (Competition Journal), Cilt: 13, Sayı: 4, Ekim 2012, s.149