Hukuk Muhakemeleri Kanunu Nezdinde İstisnai Olarak Hükmün Tekrar Ele Alınması: Hükmün Tavzihi ve Hükmün Açıklanması
I. Genel Olarak
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndan sonra 2011 yılından bu yana 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) uygulanmakta olup hukuk sistemimize pek çok yenilik getirmiştir. Şüphesiz bu yeniliklerden hükmün tavzihi ve hükmün tamamlanması büyük önem taşımaktadır. 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 27’inci maddesiyle hükmün tamamlanması kurumu HMK sistematiğine dahil edilmiştir.
Hükmün tamamlanması ile hükmün tavzihinin ortak yönü, hüküm verildikten sonra mahkemenin istisnai olarak hükmünü tekrar ele alması ve bu doğrultuda işlem yapmasıdır. Normal şartlar altında hâkim, kararını verdikten sonra kararını değiştirememektedir. Fakat bazı hallerde mahkeme, yargılamada ileri sürülmüş olmasına rağmen bazı hususlarda karar vermemişse veya verilen karardaki çelişki bir açıklama gerektiriyorsa hükmün tamamlanması veya hükmün tavzihine başvurmak HMK’nın sunduğu önemli bir ayrıcalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda tekrardan yeni bir dava süreci işletilmediğinden usul ekonomisi ilkesine de uyumlu bir yapılanma teşkil ettikleri söylenebilecektir.
II. Hükmün Tavzihi (Açıklanması)
Bazı durumlarda mahkemenin hükmü açık olmayabilir, bu durumda hükmün uygulanmasında sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Diğer yandan hüküm çelişkili ifadeler de içeriyor olabilir. Böyle bir senaryoda taraflar mahkemeye başvurarak hükmün açıklanmasını isteyebilecektir.
HMK 305.maddesi lafzında;
“(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
(2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” biçimiyle hükmün tavzihi ele alınmıştır.
Görüldüğü üzere;
· Hükmün açık olmaması
· İcra edilmesinde tereddüt uyandırması
· Birbirine aykırı ifadeler içermesi
hallerinde hükmün tavzihine taraflar başvurabilecektir. Bununla birlikte doğal olarak hükmün tavzihinin, hükmün icrası tamamlandıktan sonraki bir dönemde talep edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olacağından kanun bu süreden sonra tavzihi kabul etmemektedir. Bu noktada mahkemenin yapacağı işlem çelişkiyi gidermek veya tereddüt yaratan hususları daha berrak bir zemine taşımak olup hükmü açıklamak adına yeni hüküm tesis etmez. Sadece bir netleştirme işlemi yapacaktır, açıklama ile yetinilecek ve yeni bir hüküm fıkrası verilmeyecektir.
Nitekim hükmün tavzihi bir kanun yolu olmadığından ve kararı verecek makam yine aynı mahkeme olduğundan yeni hüküm tesis etmek işin mahiyetine de aykırı olacaktır. Verilen hükmü örneğin icra takibi sırasında icra memuru uygulayamıyorsa, hüküm açık değilse ilgili kuruma başvurulabilecektir.
Diğer yandan HMK m.305/2 lafzına göre hükmün açıklanmasına karar vermiş mahkeme, daha önce unuttuğu bir hususu hükme ekleyemeyecek, hükmü düzeltemeyecek veya silemeyecektir. Çünkü bu hal hükmün tamamlanmasında söz konusudur. Hükmün tavzihinde haklar ve borçlar sınırlandırılamaz ve genişletemez, bu yüzden yeni bir hüküm tesis edilemeyecektir.
Nitekim, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2016/20821 Esas, 2018/8232 Karar numaralı, 27.06.2018 tarihli bir kararında:
“Somut olayda, davacının boşanma davası kabul edilmiş, kısa karar ve gerekçeli kararda yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verildiği, davacı vekilinin düzeltim talebi üzerine, 25.05.2016 tarihli şerh ile gerekçeli kararın arka sayfasına “tavzih kararı” başlığı altında “1.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, “ŞEKLİNDEKİ BENDİN EKLENMEK SURETİYLE TAVZİHEN DÜZELTİLMESİNE,” şeklinde yeni bir hüküm eklendiği anlaşılmaktadır. Kararın hüküm fıkrasında vekalet ücretine yer verilmemiş olması, maddi hata niteliğinde olmayıp, bu eksiklik hükmün tashihi (HMK m. 304) yoluyla giderilemez.
Hükmün tavzihi (HMK m. 305) yoluyla da taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Bu husus ancak temyiz konusu yapılabilir. Bu sebeple mahkemece talebin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüyle maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin tavzih kararı şeklinde yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”
Şeklinde bir karar vererek yeni bir hüküm verilmesi suretiyle taraflara tanınan haklar veya borçların sınırlandırılması, genişletilmesi veya değiştirilmesi Yargıtay tarafından hükmün tavzihi imkanının dışında tutulmuştur. Sonuç olarak hükmün tavzihinde yeni bir hüküm verilmesi HMK’nın lafzına aykırıdır.
III. Hükmün Tamamlanması
22.07.2020 tarihli değişiklik ile HMK sistematiğine dahil edilen hükmün tamamlanması müessesesi hükmün tavzihinden daha farklı bir içeriğe sahiptir. Bazı hallerde mahkeme, yargılamada ileri sürülmüş olmasına rağmen hükme geçirilmesi gerekli olan belli hususlar nazarında tamamen veya kısmen karar vermemiş olabilmektedir. Bu durumda taraflar tamamen veya kısmen karar verilmemiş hususlar hakkında ek karar verilmesini isteyebileceklerdir.
Mahkeme bu sefer tüm talepler hakkında karar vermeyecektir, sadece kalan talepler hakkında hüküm verecektir. Hükmün taraflara tebliğinden itibaren 1 ay içinde ek karar için mahkemeye başvurulmalıdır.
HMK m.305/A lafzında;
“(1) Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.” biçimiyle hükmün tamamlanmasını ele almıştır.
Kanun maddesi bu durumda etkin hukuki korumanın sağlanması amacıyla hareket etmektedir. Bir bakıma adil yargılanma hakkının etkin şekilde korunmasına katkı sağlayacaktır. Taraflardan birinin hükme geçirilmesi gereken bir hususta iddiasına yönelik cevabın hüküm metninde yer almaması adil yargılanma hakkını zedeleyecek olup kanun yoluna başvuracak kişinin mahkemenin gerekçesini dahi öğrenememiş olma sonucunu doğurabilecektir. Bu yüzden hükmün tamamlanması adil yargılanma hakkının doğru şekilde işletilmesine de hizmet etmektedir.
Diğer yandan tamamlama kararı bir kısmi hüküm niteliğini haizdir, çünkü hükmün tavzihi gibi bir açıklamadan ziyade hüküm silsilesine yeni bir ekleme yapılır. Kısmi hüküm niteliğini haiz olduğundan ise bu karara karşı kanun yoluna başvurulması mümkün olacaktır. Buna karşın öğretide, kanun yoluna başvuru süresinin 1 aydan kısa olmasından ötürü teknik olarak bu durumda iki kere kanun yoluna başvurulabilmesi imkânı doğacağından bu husus eleştirilmektedir.
IV. Usul
HMK m.306 uyarınca iki müessese için de aynı usul belirlenmiştir:
“(1) Tavzih veya tamamlama, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih veya tamamlama talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur.
(2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir.
(3) Mahkeme tavzih veya tamamlama talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar.”
İlk olarak bir hükmün tavzihi veya tamamlanması o hükmü vermiş mahkemeden istenebilecektir, ayrı bir mahkemeden bu talep edilemez. İstinaf mahkemesi veya Yargıtay karar vermiş ise de ilgili hukuk dairesinden talep edilmelidir. Diğer yandan bir kez daha hükmün tamamlanması ve hükmün tavzihinin bir kanun yolu olmadığı belirtilmelidir. Çünkü ilgili talep aynı mahkemece incelenir, üst mahkemece incelenmez, aynı zamanda hükmün kesinleşmesini önleyici bir etkisi yoktur. Diğer bir anlatımla kanun yollarının karakteristik özellikleri olan erteleyici ve aktarıcı etki HMK m.305 ve m.305/A uygulamasında görülmemektedir.
Hükmün açıklanması talebinde bulunacak tarafın açıklamayı gerektiren veya çelişkiyi gösteren bir dilekçe ile mahkemeye başvurması gerekmektedir. Aynı şekilde hükmün tamamlanmasında sayılan sebepler zikredilerek ek karar verilmesi adına da dilekçe ile başvurulmaktadır.
Son olarak eğer hükmün tavzihine veya tamamlanmasına karar verilirse HMK m.304’te zikredilen hükmün tashihi usulünde yer alan açıklama veya ekleme ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir.
Sonuç
Kavramlar arasında temel fark; hükmün tamamlanması kurumunda ek bir karar verilmekte (göz ardı edilmiş bir talep hakkında), hükmün açıklanmasında ise verilen hüküm berraklaştırılmaktadır.
Sonuç olarak usul ekonomisi ilkesi ve adil yargılanma hakkına hizmet eden yeni imkanlar HMK sistematiğinde önemli bir yer edinmiştir. Avukatları tekrardan dava açma yükünden kurtaran ve vatandaşların fazladan masraf yapmasını önleyen hükmün tavzihi ve tamamlanması imkanları doğru ellerde kullanıldığında büyük fayda sağlayacaktır. Bu yüzden dava sürecini yakından takip eden, dikkatli ve özverili avukatlarla çalışmak her zaman lehe bir tablo çizecektir. Sonuçta iyi bir avukata danışmamak, danışmaktan daha pahalıya mal olacaktır.